1.4 Doğa etiği

Doğa etiği, düşük “hissiz” yaşam formlarının (bitkiler, mantarlar, bakteriler, vb.) yanı sıra türler, ekosistemler ve peyzaj gibi diğer birey ötesi biyotik varlıklar ile ilgilenmenin ahlaki yönlerini ele alır. 'Koruma etiği'nde ise doğal alanların insanlar tarafından yok edilmesini önlemek için bu alanların korunmasıyla ilgili sorular ele alınmaktadır. Bu bağlamda, uygarlığın çevre ile ilgili korunmasına katkıda bulunacaktır. Daha dar bir bakış açısıyla doğa etiği, doğanın ya da daha büyük doğal sistemlerin (ekosistemler) ahlaki statüsünün belirlenmesi ile ilgilenmektedir. Daha sonra doğa etiğinin teyit edilmesinin bizi çok daha zorlu problemlerle karşı karşıya getireceğini göreceğiz. Asıl endişe, tek bir organizmaya ve bazı bireysel varlıkların korunmasına değinen bireysel etik değil; türlerin korunması, belki de evrimsel potansiyellerin ya da süreçlerin korunması gibi birey ötesi varlıklardır. Bu durumda doğa etiği, ‘biyosentrik’ (tüm canlılar) ya da 'ekosentrik' (ekolojik sistemler) veya ‘holistik’ (bütün doğal varlıklar) bakış açılarına sahiptir. Doğal etik hususları, zor doğal felsefi sorulara değinmektedir. Örneğin: Doğa bir bütün olarak ahlaki bir statüye sahip midir? Biyotopların (organizmaların habitatları) korunma hakları, daha büyük ekosistemlerin korunması amacıyla tekil organizmaları hatta tüm nüfusu feda etmek zorunda bırakabilecek şekilde, tekil organizmaların ya da türlerin korunma haklarından daha yüksek düzeyde midir? Doğa etiği, her bir yaşam formunun ya da karmaşık doğal sistemlerin – ve belki de bir bütün olarak doğanın – ahlaki bir değere sahip olup olmadığını ve böylece kesinlikle korumaya değer olup olmadığını sorgulamaktadır. Bu tür etik, (ne kadar doğrulanabilir olsa da) – hayvan etiğinden de öteye – sadece insanla ilgili konuları gözeten çevre etiği kapsamından öteye gitmektedir. Doğa etiği, antroposentrik yerine fizyosentrik odaklıdır (bkz. Eser ve Pothast 1999; Krebs 1999).

Son ağaç kesildiğinde ve son nehir zehirlendiğinde ve son balık öldüğünde paranın yenilemeyeceğini göreceksiniz (Greenpeace tarafından yaygınlaştırılan on dokuzuncu yüzyıl Cree Kızılderilileri kehaneti).

Şimdi de çevre etiğinin bu üç alanının tarihi gelişimine kısa bir göz atalım ve bu bölümü bitirelim.

Tarihsel olarak, kaynak etiği, çevre etiğinin en eski formudur. Eski zamanlarda, insanlar, ormanlardaki odunlar ya da su gibi mevcut doğal malzemelerin sürdürülebilir (korumacı) bir şekilde nasıl kullanılabileceğini merak ediyordu. Bu, inşaat ve gemi yapımı için tamamen temizlenmiş tüm bölgelerin harap edilmesi deneyimine (büyük filoları muhafaza eden eski Yunanlılar, bunu zaten acıyla fark etmişti) ya da deri tabaklamak ve tekstil boyamak için çok yoğun olarak kullanılan suların kirlenmesi deneyimine dayanmaktaydı. Kaynak etiği tartışması, “Roma Klubünün” fosil yakıtlarının ve doğal maden yataklarının haddinden fazla kullanıldığına dair ilk uyarısı üzerine “büyümenin sınırları”nın fark edilmesiyle 1970’lerde doruğa ulaşmıştır. of fossil fuels and natural metal deposits.

Hayvan etiği de duyguları olan hayvanlarla olan kaba bir iletişimin düzenini öneren Immanuel Kant ile (hala mekanik bir düşünce yapısıyla hayvanları aptal makineler olarak gören René Descartes’in aksine) eski felsefi kökleri bulunmaktadır. Ayrıca, Kant’ın inandığı gibi hayvanlarla olan düşünceli iletişim, insanlardaki ahlaki gelişime katkıda bulunabilir. Hatta faydacı yaklaşımcı Jeremy Bentham bile hisleri olan hayvanlara karşı insanların birincil yükümlülüğünü formüle etmiştir.

Koruma etiği şeklindeki doğa etiği, peyzaj güzelliğinin ilk olarak ön plana çıktığı romantik döneme (18. yüzyıl sonundan 19. yüzyıla kadar) dayanmaktadır (bkz. Pfordten 1996; Thomas 1983). Çevre etiğinin ortaya çıkmasında doğaya karşı duyulan estetik hislerin katkısı tahmin edilemez. Bu durum, günümüzde de geçerlidir. Doğanın romantik felsefe geleneğinde ev ve doğa koruma hareketi 19. yüzyılda Avrupa ve Kuzey Amerika'da başlamıştır: Burada ilk kez, medeniyet ve teknoloji eleştirisi, ulusal anavatana 'bağlılık' ve doğaya karşı derin bağlılık hissiyle birleşmiştir. Bu bağlantı, yeşil hareketin yanı sıra eko-felsefe ya da 'derin ekoloji'nin farklı yaklaşımlarında da hala varlığını sürdürmektedir.

backnext 

Dahili Ağ